Ama hepsi ortak paydada birleşiyor ve bu çok sevdikleri şarkının sadece üç kelimelik kısmını coşkuyla bağırıyorlardı. Bu konuda da çok çeşitli rivayetler vardı: kimi rombomolikodelkombo derken kimisi haydarindatinakelkondo diyebiliyordu.


El değmemiş Anadolu toprağı kadar saf ve bakir beyaz tişörtlerin yanık tenlerle dans ettiği o yılın yazının ortasında dünyanın en büyük eğlencelerinden biri nasıl oluyordu da Erkan Yazlık Sitesinin hemen yanındaki yazlık gece kulübünde gerçekleşebiliyordu. İbiza'da , St. Tropez'de , Ayia Napa'da bu kadar eğlenebileceklerini düşünmüyordu kimselerin.
"Club 007"
Ne kadar aramışlardı acaba bu ismi diye düşünürken dans pistindeki terlemiş arkadaşı yanına zıplaya zıplaya geldi. Bağıra bağıra bir şeyler diyordu ama müzikten hiç bir şey anlaşılmıyordu. Duyamıyorum gibisinden hareketler yaptı ama arkadaşı sarhoş olduğu için bunları bir dans figürü olarak algılamıştı.
Dimes vişne suyunun içine çok gizli bir iksir gibi bir kaç damla tekel votkası damlatılarak hazırlanan vişne-votkalar gizli gizli alınıp içiliyor ve bir tanesiyle gençler kendilerini mental yollardan sarhoş ediyorlardı.
Çok daha pahalı bir içecek olan tropiks vardı. İçinde ananas suyu falan vardı ve biraz daha fazla votka olmalıydı. Hiç biri içmediği için sadece tahmin ediyorlardı ve muzdan sonra bildikleri en tropik meyve olan ananasın kesin içinde bulunduğunu söylüyorlardı.
Bir anda yaz aşkı karşısında dans etmeye başlamıştı. Çok ilginç bir şekilde, okullar kapanıp insanlar kendilerini yazlığa attıkları dönemin o en başlarında bu kıza karşı hiç bir şey hissetmemişti ancak günden güne bronzlaşan kız onun gözünde kleopatra oluvermişti. Çok kararında dans ediyordu kız. Saçlarını hafifçe ve abartmadan savuruyordu. Her hareketinde bir doğallık ve bir ahenk vardı. Kızın hemen sağ tarafında ergen arkadaşlarını gördü. Kız onlar gibi dans etmiyordu kesinlikle. Aslında arkadaşları dans bile etmiyordu. Kollarını birbirlerinin omuzlarına atmış hey hey hey hey diye bağırarak zıplayıp dönüyorlardı ve gerçekten çok fazla terlemişlerdi.
İşte o anda gerçekten dansın ne olduğunu anladı ve dans edebilmesi için zerre yeteneği olmamasına sitem etti. Biraz daha büyüyünce Scent of a Woman filminde Al Pacino'yu ve o ünlü tango sahnesini görünce, prembüleytt diye zarif zarif ortada dolanıp tenine has sabun kokan bayanlarla herkesin önünde ders niteliğinde danslar etmeyi hayal edecekti. Ancak şimdi sadece M. Jackson'ı biliyordu ve Türkiye'de karşısındaki en önemli örnek Hakan Peker'di.
(devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder